(Phaselis Metinleri 1 ve 2 ; izin
alınmadan fakat kaynak gösterilerek ,çoğaltılabilir,basılabilir,alıntı
yapılabilir)
SON ÇAĞRI RAPORU;
PHASELiS SON DEĞiL,
TALAN YENi BAŞLIYOR..bölüm 1
NEO-LİBERALİST
AKP; PARA VE GÜÇ ADINA, TOPLUMUN TÜM ORTAK DEĞERLER ALANINA SALDIRIYOR. TAM DA ‘’TOPLUMUN ORTAK DEĞERLERİNİ KORUYORUM’’U AKP
İKTİDARININ SLOGANI YAPARAK, BAĞIRA ÇAĞIRA…!!
‘’…Daha
13.yy da Onuncu Alfonso , Tanrının evreni yaratırken kendine danışsa çok
faydalı öğütler almış olacağını iddia edebiliyordu.’’
Thomas Kuhn-Bilimsel
Devrimlerin Yapısı
Hukuk mücadelesi elbette çok önemli.Göstermelik dahi olsa sosyal açıdan değer teşkil eden şeyleri
teknik pratiklere ya da pratik tekniklere doğru çekebilme kudreti taşıyor.Fakat
soyut ve anonim (sözde..) olan yani kişiye göre değil vakanın anatomisi üzerine
olması gereken yasaların hukuk sistemi aslında farklı bir işlev görüyor:kapitalist
sistemin devlet yapısını bir arada tutan bir
harç ve toplumsal ilişkileri sermaye adına denetleyen bir meşrulaştırma
mekanizması olarak işlev görüyor.yasalar hukukun temel taşı olsa bile hukukun solunum
sistemi dijital mantık ile çalışmaktadır.Her durumda siyah ya da beyaz, ya da 1 ve 0 devreleme’leri ile işlemektedir.Mutlak
kesinlik iradesine kavuşma arzusu burjuva hukukun toplumu idealize edilmiş bir
baskı üzerinde inşasının arkasındaki itici güçtür. Bu yüzden hukuk rejimi, rengi
siyah ve beyazın tüm tonlarını barındıran bir yelpaze olan zaman mefhumunu
hiçbir durumda içinde barındırmamakla
mücehhezdir.Yasalar yapısızdır, çünkü soyut olan yapısızdır.Yasalar toplumsal
değerler üzerinde yükselen olayların burjuva devlet aygıtının bir arada tutulabilmesi
ve meşrulaştırılma kuralına bağlanması
için bir teknikler yığınıdır.Burjuva hukuk sisteminin kuralları-yasalar-her
seferinde sermayenin sosyalizasyonları
rafa kaldırılarak incelir ,gelişir.Hukuk sistemi bu ilganın normalleştirilmesi
için yasama erkine muhtaçtır.Başka bir deyişle hayat olup biter ,yasalar, olup
bitenin arkasından gelir; bu nedenle hiç
olmamış, ya da olması kestirilemeyen bir
olayın yasası da olmaz. Toplumsal yönetim erk’lerini ellerinde bulunduranların,
büyük ölçeklerde-doğa,tarih ya da toplumsal ölçeklerde- , toplumun geri
kalanlarının ortak paydası olan değerlerine saldırmalarının telafi edici hiçbir
hukuku yoktur.Çünkü örneğin sosyalize edildiği an da bir zaman doğurucu olan doğa’nın
kendisi aslında zaman parçası içermeyen bir akıştır:Doğa burjuva hukuk sistemi içinde salt idealize edilmiş olarak değil
aynı zamanda sosyalize edilmiş haliyle
yer alır.Başka deyişle Doğa’nın hangi prizmadan Doğa olarak kendini
gerçekleştirdiğini hukuk toplumsal hayata bildirmekle yükümlüdür.Mesela HES ile
ilgili bir yürütmeyi durdurma kararı bir hafta geç tebliğ edilse o bir haftalık
gecikme süresinde Doğa üzerinde gerçekleştirilmiş bir işlem 10 bin yılda
giderilemeyecek,geri dönüşsüz bir yıkıma yol açabilir,ve sayılamayacak derecede
örnekte açmıştır. örneğin İdare mahkemesi, Çevre Etki Değerlendirme Raporunun
gerekliliği üzerine bu işleme yargı’da bulunur. Yargısına temel teşkil eden
referans bilimsel açıdan Doğa tanımıdır.Ya da örneğin bu işlem kamu yararına
uygun değildir diyerek sosyal açıdan Doğa tanımı referans alınıyor demektir.Oysa
Doğa bırakın kategorize edilmeyi adlandırılamayan
kendinde bir akıştır.Doğa’da ağaç yoktur,kuş yoktur,su yoktur,rüzgar yoktur ve
fakat her şey bir arada,birlikte işleyerek kendine özgü bir oluş haline
gelir. İşte bu nedenle bugün insan eliyle Doğa yıkımları aslında dönüşümlerdir,Doğayı
insanlık hiçbir zaman tahrip edemez..Tahrip
dediğimiz şey doğanın kendisini, bizlerin sosyalliğine yönelmiş olumsuz etki
biçimlerine dönüştürmesidir-Bu gibi nedenlerle doğayı sermaye ve güç adına
dönüştürenler, hukuku zaten geçersiz kılarak var edenler olduğu için, yapanın yaptığı yanına kar kalıyor.İstanbul’da Kuzey Ormanlarında yapımı süren
3.Havaalanını unutmamalıyız.Yine İstanbul Kuzey Ormanlarında, 3.Köprü ‘den
bugün vazgeçilse bile,6 ay’da açılan yolların verdiği tahribat,tabiatın kendi
tazeleme güçleri indinde 10-15 yılda zor
telafi edilir durumda.Kaybın tam bir envanteri de asla çıkarılamayacaktır..
AKP nin, doğaya başta olmak üzere toplumun ortak değerlerine
yaptığı tarihsel hiper-saldırının elbette rasyonelleri ,bir aklı ve mantığı
var; Salt muhterislerin dizginlenemez iktidar ve güç talebi değil bunlar.Bu
akıl Neo-Liberal bir akıl…Çok kısa olarak şöyle özetleyebilirim bu saldırgan
ideolojiyi; evinizde yaşayan bir insan ve o insan aslında sizin varlık nedeniniz
olsun. Aslında o hep orada olduğu halde siz o insanın oraya ne zaman geldiğini
bilmemektesinizdir..Zaman içinde, evdeki hayatınız geliştikçe o insan da kıt
bulunur vasıflara sahip olduğu için sizin birden farkettiğiniz çok değerli bir
varlık haline gelsin.Aslında o insanın
evde unutulduğu o süre boyunca evin dışındaki hayat çok gelişmiştir .Dışarıdaki
bu gelişkin hayatın biriken bir enerjisi vardır ve bu birikmiş enerji ya evdeki
insan örneğindeki gibi zamanın etkilerinden uzakta kalmış insanlar bulunup onların üzerlerine akıtılarak birikim baskısı başka enerji
türlerine dönüştürülerek hafifletilecektir ya da sistem, biriktirdiği bu gücü
aktaramadığı için bu baskıyla başka bir
düzene doğru kendisini çökertecek krizler yaratacaktır..Ve bir gün; dışarıdaki
güçler ,evinizdeki sakin’in varlığından haberdar olan size de hiç haber
vermeden bu nadir değerli varlığı evinizden alıp apar topar dönüştürmeye götürecektir.Ve size bu
insanın yerine geçmek üzere,yani sizin varlık nedeniniz yerine; bir cam vazo, plastik çamaşır sepeti ve kışlık
kömür vereceklerdir.Ayrıca unutulduğu için değerli hale gelmiş bu insanın
kendine kurduğu yaşama çevresine de el konulmuş olacağı için, kendi evinizde
sizin yaşama çevreniz de kaçınılmaz olarak iyice daraltılmış olacaktır. İktisatçılar
işte tüm bu süreci neo-liberal politikalar olarak-ki bu sadece bir bölgesi- tanımlıyor.Örneğin
David Harvey Yeni Emperyalizm kitabında mülksüzleştirme olarak bu süreci çok
açık bir şekilde gözler önüne seriyor. [1] Size,hepimize
ait olana,Doğa’ya,dışarıdaki yabancılarca_burada bu rol AKP’nindir_ birikmiş sermaye
fazlasını massetmek (absorb etmek) için inşaatlar,inşaatlar ve inşaatlar yaparak el konulmasıdır söz konusu olan .Aslında
durum çok daha vahim; teknoloji geliştikçe daha önce, örneğin yollar yaparak değer-varlığını
emdiğiniz tabiatın, teknoloji biraz daha gelişince, sunduğu araçların işaret
edebildiği başka bir emilecek katman daha keşfedip ; örneğin Phaselis’e otel
yaparak ya da örneğin herkese açık bölgelerin iktisadi kaynağı olarak-HES’ler-
inşa ederek bir kez daha tabiatın değer-varlığını emebiliyorsunuz.,Tabiatın
değer-varlık potansiyelinin sayısız kez bir sirkülasyon içine sokulması teknolojik
gelişme sayesinde sağlanabilmektedir.Ta ki her yeri nesnelerle,yaşam aktiviteleri
ile,binalarla,evcilleştirmelerle tümüyle insanlaştırılmış yani dünyayı insan yapısı nesneler içinde boğana dek …AKP’nin
misyonu budur…Dinsel olanı da kapsayan politik güç aslında ikincil
güçtür..İktisadi güç te ikincildir.Din ,sosyal adalet,milliyetçilik vd.hepsi
iktidarların ikincil,tali güç alanlarıdır..Tüm iktidarların birincil, asli güç alanı, kapitalizmin ‘fetihçi’- potansiyelini
harekete geçirebilme-kinetik- gücü
alanıdır. Politik ve iktisadi güç ; fetihçi, kinetik gücün lojistiğidir. Toplumsal
hayatın insanlaştırılmış –kentleştirilmiş- yayılmasının yolunu açtığı ve aşırılanmış iktisadi değer yüklediği toplumsal hayatın
rezerv-dokunulmaz alanlarını, Neo-Liberalizm yani burada ,bu sırada AKP,doğayı
kinetik gücün maddi kaynakları haline getirmekle yükümlüdür.. Bunu sorgusuz
sualsiz yapar.AKP bunu sorgusuz sualsiz ve fütursuzca,merhametsizce ve topyekun
bir saldırıyla yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.
[1] AKP
nin mülksüzleştirme ağlarını
http://mulksuzlestirme.org/ harikulade
bir açıklıkta sergiliyor.