16 Nisan 2014 Çarşamba

YENİ TOPLUM TİPİ (Bir Düşünce Taslağı)/ GEZİ için YENİ BİR BAKIŞ-Kenan Güvenç Nisan 16-2014
1950 lerden itibaren batı sosyolojileri başka bir toplum tipinin işaretlerini yaymaya başladı: Sekonder(İkincil) ya da Zayıf Akım Toplumlar… bunlar insanların bir alan bilgisi etrafında ve bu bilginin işlenmesiyle kurulan ilişkilere ait lineer/homojen toplum yapılarıydı: psikoterapi toplumu,hippi toplumu,futbol toplumu,bilgi toplumu,çevreci hareketler toplumu,parti toplumu,akademiya toplumu..…Bunlar ve benzerlerinin zaten her zaman olduğu , bu tip toplu(lukların) tarihsel olarak toplum fikri ile yaşıt olduğu bunun bir karakteristik olmadığı söylenebilir.Ve bir ölçüde de bu doğrudur.Fakat biraz daha derin bir kazı yapılırsa  şöyle bir köklü farklılaşma ortaya çıkar: 19. yy da ortaya çıkan entegre toplum yapıları 20 .yy ın ikinci yarısından itibaren bağımsız hücreler halinde bu bütünlükten çözünmüş  entite’ler haline gelmiştir.Ya da şöyle bir ifade daha açık olacaktır :insan artık  toplumsal yapının içine gömülü ,kurucu inşai bir öge olmaktan çıkmış, bu bağımsız hücreler arasında gezinerek her bir entite’ye rastlantısal savrulmalar halinde,  her seferinde farklı kimlik geçişleriyle toplumsallaşan , uğradığı sekonder tipi enfekte eden bir unsur'a dönüşmüştür.Bu farklı toplumsallıkların biraradalığı değildir.Çünkü belirli bir zaman ve mekanda biri içinde örnekte olarak  çevreci hareketler toplumu içinde bir öge olarak belirdiğinde diğer tüm sekonder toplum tipleri bilgi olarak zihinde saydamlaşmaya uğramaktadır.Hiçbir sekonder toplum tipinin komşu ögesi yoktur.Farklı sekonder toplum tiplerinin birbirlerine geçişim yaptığı hiçbir aralık yoktur.Kolyoz balığı uskumru balığının sekonderidir,zayıf akımıdır..Roman şiir'in,tercüme eser orijinal dilde olanın sekonderleridir.Sekonder sosyalizasyonlar içinde, farklılaşmış yaşam biçimleri kura kura yaşayan insan  bağlanma /bağlı kalma hususiyetini de çoğu kere öne sürüldüğü gibi yitirmemiş ;ancak bağlanmalarını geçici,süreksiz kılan birine dönüşmüştür.
Gezi Eylemlerinin arkasında boş uzayda yüzen sekonder toplum tiplerinin gezgin şahsiyetlerinin olduğu kanısındayım.Geri gelecekler mi?...Bu meseleyi ,bu düşünce taslağını geliştirirken metne dahil edeceğim..şimdilik bu kadar..KG

3 Mart 2014 Pazartesi

30 MART SEÇİMLERİ, GEZİ’NİN KURDUĞU ZEMBEREĞİ BOŞALTMAYA YÖNELİKTİR…HER VERİLEN OY (HELE CHP’YE…!) AKP HÜKÜMETİNİN ÖMRÜNÜ UZATACAKTIR!... YAŞASIN ŞAFAK BAŞGAN!!

Erdoğan alternatifsiz! Etrafında zeki adamlar var ve ortamı çok iyi okuyorlar …Erdoğan ,muhalefetin yolsuzluk karşıtı siyasetinin kurucu bir siyasi strateji olmadığının farkında..Bu salt destekleyici ve konjonktürel bir taktik olabilir,olsa olsa…Ülke,Erdoğan sayesinde doğaya açık ,pervasız saldırıların devşirdiği sermaye değer dönüşümleri ve aşırı sermaye aspirasyonları ile faz değiştirdi.Fakat sadece ekonomi ve sosyal yapı fazları dönüştü,politik faz ise bir önceki vesayet çağında takılı kaldı...Erdoğan fazla zeki değil ama gözükara davranabiliyor:“…Belediyelerin mücavir alan sınırı kalkacak,il idari sınırları belediye sınırı olacak..köy statüsünde hiçbir yer kalmayacak, her yer mahalle olacak.“(Denizli Mitingi konuşması).Ülkeyi bir duvar ve içinde yer aldığı çayırda otlayan inek olarak hayal edersek, bu duvar 10 yılda bisküvit örgüden tuğla örgüye geçti,inek te semirdikçe semirdi ve otlağından büyük hale geldi.Şimdi artık ineğin yeniden doymak için bu kez duvarı kemirmesi gerek..Bunu nasıl başardı!!?..Erdoğan; yarattığı AKP orta sınıfından bir iç ülke oluşturdu..Demokratik bir memlekette aslında ülke-mekana yayılı olması gereken genel politika alanını,sermaye hareketlenmelerini daha fazla kontrol amacıyla AKP lilerden yarattığı bu iç ülkeye kadar büzdü.AKP li olmayanları dışarıda bıraktı.Erdoğan, laikliğin devletin ideolojik bir aygıtı olduğunu (kulakların çınlasın Althusser…!) parti siyasetinin içeriği olamayacağını,olursa bunun laisizm olarak bu siyaseti güden yapıyı boğacağını da bir yerlerden öğrenmişti…CHP yi yolsuzluk siyasetine,MHP yi artık eseri kalmamış kırsal şehir siyasetine çekti…Ve sağ muhafazakar siyaset sektöründe rakipsiz kaldı..CHP sağ muhafazakar, laisist bir patlak lastiktir…MHP ise adam suya düşmüş boğulmak üzere iken ‘’yetişin!!.kurtarın…!. adam suyun dibinde açlıktan ölecek..!’’ çığlıkları atan bir retro.Sol siyaset demek,politik baz ile sosyal baz’ı, ekonomik baz aracılığıyla senkronize etmek demektir.Böylece aşırılanmış bir siyaset gücünün ağırlığını toplumsal hayata yedirmek suretiyle hafifleterek, parlamentarizm’i demokrasi algısı olmaktan uzaklaştırmak demektir.Sağ muhafazakar CHP; ölçek/faz değiştirmiş,karmaşıklığı tepe yapmış bir toplumsallığı ve iktisadı bir önceki çağın politik fazı–Demirel Makyavelizm’i- ile yönetmeye kalkışıyor.Kılıçdaroğlu ile, Sarıgül ile, Tekin ile hareket edebilecek tek isim Güniz Sokakta oturan Süleyman Demireldir. -gerçekten üzgünüm-CHP nin sonu hüsran… Kürt siyasi hareketi ise silahlı eylemle evrildiği için tüm çabalarına karşın sıkışmış,sivilleşme sıkıntısı çeken,nötr bir harekettir.Kendisini bugünün gündemi içinde tutmakta zorlandığı için dağınıktır.Kaygılarını ülkenin kaygıları haline getirememektedir.Bu nedenle HDP’de baştan ölü doğmuştur.Komünist ve sosyalistler ayrı bir hava.. Yaşanılan dünyayı idealize ederek,lafların içine tıkıştırarak,sıkıcılıktan öldürmekte ısrarcılar.Anlamıyorlar ,anlamayacaklar..Tarih, en çabuk sol kesimde kısa raf ömürlü ambalajlı ürünler koleksiyonu haline getirilmekte..Çok üzücü.. Şimdi Erdoğan sağ muhafazakar bir partinin lideri olarak biliyor ki ; sağ muhafazakar kesimden ne CHP ona rakip olabilir, ne de MHP…Erdoğan’ın çöküşünü, sol siyasetin yokluğu değil, sağ muhafazakar kesimdeki alternatifsizliği geciktiriyor,..Onun korkusu, Gezi’nin o maskeli kahraman Zorro’cu imgesidir. Fethullah Gülen’in Türkiye Demokrasisine yaptığı siyasi tahribatta buradadır: Gezi’nin sildiği Erdoğan’ı gündemde birincil hedef haline getirdi. Gezi, Erdoğan karşıtı gösterilerdir şüphesiz ama zamanda bir adım ileri gidilip bakıldığında daha fazla bir şeydir: yepyeni bir politik anayasadır,yepyeni bir yurttaşlık profilidir ve nüfus kağıdı bilgileri boş olduğu için muazzam bir umuttur. Ama bu Vaclav Havel ‘in umudu türünden bir umut:”umutlu olmak boş bir iyimserlik değil, geleceğe duyulan güvendir.“Gezi Türkiye Demokrasisinin yeni müziğinin sound’udur. Taksim’de, ‘’herşey kendimizden başlar ve sonra yarın yeniden ama yine bizlerden başlar’’ dediler insanlar bir kere..30 Mart Seçimleri, Gezi’nin sözlerini geri alamaz.. Biliyorsunuz; AKP bırakın Gezi’yi ,Korkmayan Fenerbahçe’yi bile teslim alamadı… Boş oy atın da, Türkiye Demokrasisi güzel şarkılar söylesin…Boş oy ,deneme değil etkin karar ve doğrudan eylem olacaktır.Bu seçimlerin hiçbir önemi yok..Sağ muhafazakar Makyavelist CHP sistem çöker altında kalırım korkusuyla Meclis’ten toplu istifa etmiyor.Yoksa bu rezil kepaze ifşalardan sonra Meclis’te kaldığı her an’ın, AKP yi tazeleyecek vakit kazanma olduğunun farkında. Al birini vur ötekine .Gezi hep önümüzde kalacak…HEPSİ GİDECEK..DEMOKRASİ KALACAK…BAZILARI YARGILANACAK…
Kenan Güvenç 

18 Şubat 2014 Salı

SON ÇAĞRI RAPORU; PHASELiS SON DEĞiL, TALAN YENi BAŞLIYOR..bölüm 1

(Phaselis Metinleri 1 ve 2 ; izin alınmadan fakat kaynak gösterilerek ,çoğaltılabilir,basılabilir,alıntı yapılabilir)







SON ÇAĞRI RAPORU;
PHASELiS SON DEĞiL, TALAN YENi BAŞLIYOR..bölüm 1

NEO-LİBERALİST AKP; PARA VE GÜÇ ADINA, TOPLUMUN TÜM ORTAK DEĞERLER ALANINA SALDIRIYOR. TAM DA ‘’TOPLUMUN ORTAK DEĞERLERİNİ KORUYORUM’’U AKP İKTİDARININ SLOGANI YAPARAK, BAĞIRA ÇAĞIRA…!!

‘’…Daha 13.yy da Onuncu Alfonso , Tanrının evreni yaratırken kendine danışsa çok faydalı öğütler almış olacağını iddia edebiliyordu.’’
                                                          Thomas Kuhn-Bilimsel Devrimlerin Yapısı
Hukuk mücadelesi elbette çok önemli.Göstermelik dahi  olsa sosyal açıdan değer teşkil eden şeyleri teknik pratiklere ya da pratik tekniklere doğru çekebilme kudreti taşıyor.Fakat soyut ve anonim (sözde..) olan yani kişiye göre değil vakanın anatomisi üzerine olması gereken yasaların hukuk sistemi aslında farklı bir işlev görüyor:kapitalist sistemin devlet yapısını bir arada tutan bir  harç ve toplumsal ilişkileri sermaye adına denetleyen bir meşrulaştırma mekanizması olarak işlev görüyor.yasalar  hukukun temel taşı olsa bile hukukun solunum sistemi dijital mantık ile çalışmaktadır.Her durumda  siyah ya da  beyaz, ya da 1 ve 0 devreleme’leri ile işlemektedir.Mutlak kesinlik iradesine kavuşma arzusu burjuva hukukun toplumu idealize edilmiş bir baskı üzerinde inşasının arkasındaki itici güçtür. Bu yüzden hukuk rejimi, rengi siyah ve beyazın tüm tonlarını barındıran bir yelpaze olan zaman mefhumunu hiçbir durumda  içinde barındırmamakla mücehhezdir.Yasalar yapısızdır, çünkü soyut olan yapısızdır.Yasalar toplumsal değerler üzerinde yükselen olayların burjuva devlet aygıtının bir arada tutulabilmesi ve meşrulaştırılma  kuralına bağlanması için bir teknikler yığınıdır.Burjuva hukuk sisteminin kuralları-yasalar-her seferinde  sermayenin sosyalizasyonları rafa kaldırılarak incelir ,gelişir.Hukuk sistemi bu ilganın normalleştirilmesi için yasama erkine muhtaçtır.Başka bir deyişle hayat olup biter ,yasalar, olup bitenin  arkasından gelir; bu nedenle hiç olmamış, ya da olması kestirilemeyen  bir olayın yasası da olmaz. Toplumsal yönetim erk’lerini ellerinde bulunduranların, büyük ölçeklerde-doğa,tarih ya da toplumsal ölçeklerde- , toplumun geri kalanlarının ortak paydası olan değerlerine saldırmalarının telafi edici hiçbir hukuku yoktur.Çünkü örneğin sosyalize edildiği an da bir zaman doğurucu olan doğa’nın kendisi aslında zaman parçası içermeyen bir akıştır:Doğa burjuva hukuk sistemi içinde salt idealize edilmiş olarak değil aynı zamanda  sosyalize edilmiş haliyle yer alır.Başka deyişle Doğa’nın hangi prizmadan Doğa olarak kendini gerçekleştirdiğini hukuk toplumsal hayata bildirmekle yükümlüdür.Mesela HES ile ilgili bir yürütmeyi durdurma kararı bir hafta geç tebliğ edilse o bir haftalık gecikme süresinde Doğa üzerinde gerçekleştirilmiş bir işlem 10 bin yılda giderilemeyecek,geri dönüşsüz bir yıkıma yol açabilir,ve sayılamayacak derecede örnekte açmıştır. örneğin İdare mahkemesi, Çevre Etki Değerlendirme Raporunun gerekliliği üzerine bu işleme yargı’da bulunur. Yargısına temel teşkil eden referans bilimsel açıdan Doğa tanımıdır.Ya da örneğin bu işlem kamu yararına uygun değildir diyerek sosyal açıdan Doğa tanımı referans alınıyor demektir.Oysa Doğa bırakın kategorize edilmeyi adlandırılamayan kendinde bir akıştır.Doğa’da ağaç yoktur,kuş yoktur,su yoktur,rüzgar yoktur ve fakat her şey bir arada,birlikte  işleyerek kendine özgü bir oluş haline gelir. İşte bu nedenle bugün insan eliyle Doğa yıkımları aslında dönüşümlerdir,Doğayı insanlık hiçbir zaman  tahrip edemez..Tahrip dediğimiz şey doğanın kendisini, bizlerin sosyalliğine yönelmiş olumsuz etki biçimlerine dönüştürmesidir-Bu gibi nedenlerle doğayı sermaye ve güç adına dönüştürenler, hukuku zaten geçersiz kılarak var edenler olduğu için, yapanın yaptığı yanına kar kalıyor.İstanbul’da Kuzey Ormanlarında yapımı süren 3.Havaalanını unutmamalıyız.Yine İstanbul Kuzey Ormanlarında, 3.Köprü ‘den bugün vazgeçilse bile,6 ay’da açılan yolların verdiği tahribat,tabiatın kendi tazeleme güçleri indinde  10-15 yılda zor telafi edilir durumda.Kaybın tam bir envanteri de asla çıkarılamayacaktır..
AKP nin, doğaya başta olmak üzere toplumun ortak değerlerine yaptığı tarihsel hiper-saldırının elbette rasyonelleri ,bir aklı ve mantığı var; Salt muhterislerin dizginlenemez iktidar ve güç talebi değil bunlar.Bu akıl Neo-Liberal bir akıl…Çok kısa olarak şöyle özetleyebilirim bu saldırgan ideolojiyi; evinizde yaşayan bir insan ve o insan aslında sizin varlık nedeniniz olsun. Aslında o hep orada olduğu halde siz o insanın oraya ne zaman geldiğini bilmemektesinizdir..Zaman içinde, evdeki hayatınız geliştikçe o insan da kıt bulunur vasıflara sahip olduğu için sizin birden farkettiğiniz çok değerli bir varlık haline gelsin.Aslında o insanın  evde unutulduğu o süre boyunca evin dışındaki hayat çok gelişmiştir .Dışarıdaki bu gelişkin hayatın biriken bir enerjisi vardır ve bu birikmiş enerji ya evdeki insan örneğindeki gibi zamanın etkilerinden uzakta kalmış  insanlar bulunup  onların üzerlerine  akıtılarak birikim baskısı başka enerji türlerine dönüştürülerek hafifletilecektir  ya da sistem, biriktirdiği bu gücü aktaramadığı için bu baskıyla  başka bir düzene doğru kendisini çökertecek krizler yaratacaktır..Ve bir gün; dışarıdaki güçler ,evinizdeki sakin’in varlığından haberdar olan size de hiç haber vermeden bu nadir değerli varlığı evinizden alıp apar topar dönüştürmeye götürecektir.Ve size bu insanın  yerine geçmek üzere,yani sizin  varlık nedeniniz yerine;  bir cam vazo, plastik çamaşır sepeti ve kışlık kömür vereceklerdir.Ayrıca unutulduğu için değerli hale gelmiş bu insanın kendine kurduğu yaşama çevresine de el konulmuş olacağı için, kendi evinizde sizin yaşama çevreniz de kaçınılmaz olarak iyice daraltılmış olacaktır. İktisatçılar işte tüm bu süreci neo-liberal politikalar olarak-ki bu sadece bir bölgesi- tanımlıyor.Örneğin David Harvey Yeni Emperyalizm kitabında mülksüzleştirme olarak bu süreci çok açık bir şekilde gözler önüne seriyor. [1] Size,hepimize  ait olana,Doğa’ya,dışarıdaki yabancılarca_burada bu rol AKP’nindir_ birikmiş sermaye fazlasını massetmek (absorb etmek) için inşaatlar,inşaatlar ve inşaatlar yaparak  el konulmasıdır söz konusu olan .Aslında durum çok daha vahim; teknoloji geliştikçe daha önce,  örneğin yollar yaparak değer-varlığını emdiğiniz tabiatın, teknoloji biraz daha gelişince, sunduğu araçların işaret edebildiği başka bir emilecek katman daha keşfedip ; örneğin Phaselis’e otel yaparak ya da örneğin herkese açık bölgelerin iktisadi kaynağı olarak-HES’ler- inşa ederek bir kez daha tabiatın değer-varlığını emebiliyorsunuz.,Tabiatın değer-varlık potansiyelinin sayısız kez bir sirkülasyon içine sokulması teknolojik gelişme sayesinde sağlanabilmektedir.Ta ki her yeri nesnelerle,yaşam aktiviteleri ile,binalarla,evcilleştirmelerle tümüyle insanlaştırılmış yani dünyayı insan yapısı nesneler içinde boğana dek …AKP’nin misyonu budur…Dinsel olanı da kapsayan politik güç aslında ikincil güçtür..İktisadi güç te ikincildir.Din ,sosyal adalet,milliyetçilik vd.hepsi iktidarların ikincil,tali güç alanlarıdır..Tüm iktidarların birincil, asli  güç alanı, kapitalizmin ‘fetihçi’- potansiyelini  harekete geçirebilme-kinetik- gücü alanıdır. Politik ve iktisadi güç ; fetihçi, kinetik gücün lojistiğidir. Toplumsal hayatın insanlaştırılmış –kentleştirilmiş- yayılmasının yolunu açtığı  ve aşırılanmış iktisadi  değer yüklediği toplumsal hayatın rezerv-dokunulmaz alanlarını, Neo-Liberalizm yani burada ,bu sırada AKP,doğayı kinetik gücün maddi kaynakları haline getirmekle yükümlüdür.. Bunu sorgusuz sualsiz yapar.AKP bunu sorgusuz sualsiz ve fütursuzca,merhametsizce ve topyekun bir saldırıyla yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.
                                                            Kenan Güvenç-Ocak 2014



[1] AKP nin mülksüzleştirme ağlarını
 http://mulksuzlestirme.org/ harikulade bir açıklıkta sergiliyor.

17 Şubat 2014 Pazartesi

NEO_LİBERALİZMİN TRUVA ATI :TURİZM ve PHASELİS.. bölüm 2



Bay TAMİNCE!! SİT ALANLARI SADECE YÖNETMELİK VE ÇİTLERCE BELİRLENMEZ ;TABİAT ,TARİH VE İNSANLARIN  BİR DE GÖRÜNMEZ ANAYASALARI VE DOLAYISIYLA SİT ALANLARI VARDIR::ORADA DEĞİL OTEL,DEĞİL BUNGALOW ; BUNG:: BİLE YAPMAYA BU  ANAYASA DOLAYISIYLA İZİN YOK…!

                    
Phaselis (C)ream’s in müteşebbisi Bay Fettah Tamince ‘’..otel değil bungalow yapacağız’’ demiş..Olmaz..Yaptırmayacağız..Nedenleri aşağıda;

İlk metin şöyle bitiyordu’’Ta ki her yeri nesnelerle,yaşam aktiviteleri ile,binalarla,evcilleştirmelerle tümüyle insanlaştırılmış yani dünyayı insan yapısı nesneler içinde boğana dek …AKP’nin misyonu budur…Dinsel olanı da kapsayan politik güç aslında ikincil güçtür..İktisadi güç te ikincildir.Din ,sosyal adalet,milliyetçilik vd.hepsi iktidarların ikincil,tali güç alanlarıdır..Tüm iktidarların birincil, asli  güç alanı, kapitalizmin ‘fetihçi’- potansiyelini  harekete geçirebilme-kinetik- gücü alanıdır. Politik ve iktisadi güç ; fetihçi, kinetik gücün lojistiğidir. Toplumsal hayatın insanlaştırılmış –kentleştirilmiş- yayılmasının yolunu açtığı  ve aşırılanmış iktisadi  değer yüklediği toplumsal hayatın rezerv-dokunulmaz alanlarını, Neo-Liberalizm yani burada ,bu sırada AKP,doğayı kinetik gücün maddi kaynakları haline getirmekle yükümlüdür.. Bunu sorgusuz sualsiz yapar.AKP bunu sorgusuz sualsiz ve fütursuzca,merhametsizce ve topyekun bir saldırıyla yapmıştır ve yapmaya devam etmektedir.
Bunu şimdi Phaselis’te AKP ve Tamince fütursuzca yapıyor.Fettah Tamince güç alanını etki-geçirmez (effect-proof) -su geçirmez saatler gibi- olarak yorumluyor.Yanılıyor.
Şimdi yukarıdaki fotoğrafa basit ,bungalow tipi birkaç küçük yapı eklesem;

 ne kadar zararsız değil mi?!!!


Ve Phaselis Cream’s in reklamını yapsam..



Ve bir yapılaşmamış hale geri dönsem;



1_Satılan şey Oda ya da Bungalow Kira Değeri değildir..,Tamince’nin elkoyduğu görünür şeyler ve görünürde olmayan şeyler vardır.ve el koyacak, hiçbiri için bir bedel ödemeyecek-ödeyemeyecek ama hepsini satacaktır; Torosları, tepelikleri, Akdenizi,ormanı,çam ağaçlarını,kumsalı …herkese ve tabiata  ait olup ta el koyarak satacağı görünmeyen şey’ler; sükunet,Phaselis; tarih merak ve hayret duygusu,enginlikler,yalnızlık duygusu.Gazetelerde ya da televizyonlarda bu görüntüleri yayınlamak hukuki olarak Tamince'nin hakkı değil mi?Evet, ama reklamlarıyla  sattığı şey'lerin-dağlar,orman,deniz- sahibi Tamince değil ki.Sorunu görünür hale getiren Phaselis Antik Kentinin varlığı.Phaselis Kenti olmasaydı çoktan iş bitmişti.Burada çok ama çok ilginç ve aynı oranda dramatik bir başka durum var o'da şu :Doğa üzerindeki yokediciliğimizin görüntülerini anında edinsek bile ,yoketme sürecini hem zaman hem ölçekleri itibariyle izleyemeyiz.Artık biliyoruz ki Doğa bize onu gözlem araçlarımızın verdiği görüntü kadar görünüyor.Aslında gözlem aracına göre kendini uyarlayıp bize ,bizim görmek istediğimiz şeyi bir aralıkta gösterip bizi tef'e koyuyor.(Bu konuda Stanislas Lem'in Solaris romanı ya da Kuantum Fiziği söylenecek herşeyi söylüyor )Dolayısıyla bir orman parçasını yok ettiğinizde orada yepyeni  bir doğa süreci başlatırsınız. Bu doğa  artık sizin aşina olduğunuz  türde bir şekillenmeye sahip olmayacaktır.Kendine yeni bir yaşam kılıfı ve hayat hareketi biçeceği için bir önceki türleri tedavülden kaldıracak yeni ve o alışılmamış ,bilinmedik ve en önemlisi bizim sosyal hayat dokumuza zarar verici yeni bir oluşa kendini taşıyacaktır.DOĞA'YA İNSANLIK ZARAR VEREMEZ.ONU KENDİ SOSYAL YAPISINA OLUMSUZ VE ÖLÜMCÜL ETKİLER TAŞIYABİLECEK YENİ BİR OLUŞA DOĞRU DÖNÜŞTÜRÜR.Bu sınır ister masif otel ister bungalow olsun eğer yapılaşmasına izin verilirse Phaselis'te aşılmak üzere midir ?Bir bakalım:Sorun elbette hukuki olarak SİT alanı sınırı olduğu kadar, kamusal yarar ilkesini çiğnemiş olduğu kadar ve daha da vahimi BU OLASI TESİS YAPILAŞMASININ ETKİ ALANININ YAPILDIĞI İNŞAAT METREKARESİ İLE SINIRLI KALMAYACAK OLMASI VE FOTOĞRAFTA DAHİ ANCAK BİR KISMI GÖRÜNEN DEVASA BİR BÖLGEYE VE ÇOK YÖNLÜ ETKİ OLARAK YAYILMASIDIR.[1]
İşte Kapitalizmin Doğaya ve dolayısıyla toplumsal hayata saldırısı bu kategoride gerçekleşmektedir:Turizm bu noktada saldırının meşrulaştığı bir gerekçedir.Hukuki alan, sermaye adına gereken düzenlemeleri turizm gerekçesiyle yapmaktadır.Ve hepimiz elimizde fotograf makineleri,tablet bilgisayarlar buralarda fink atıyoruz..Benzer yerler için tur’lara katılıyor,ucuz hafta sonu tatilleri için delice internet araştırmaları,booking’ler yapıyor,bazılarımız ekolojik,doğaya saygılı (!) masum ahşap bungalow’lar arıyor.
Yapılaşmanın yıkıcılığına  döneyim.Tesisler; 1-Yapılırken ve.. 2_Yapıldıktan sonra… geri dönülemez  büyük tahribatlara ve orman ve deniz vasıflarının bozulmasına dolayısıyla elden çıkmasına yol açacaktır:
1-İnşaat faaliyetleri; Kaba yapı,ince yapı ve çevre düzenleme faaliyetleri sırasında salt yapılacak binaların zemindeki izdüşümü kadar bir alanı değil, zorunlu olarak yapılacak büyüklüğün yaklaşık 3 katını-1000 m2 yapılacak ise 3000 m2- inşa ederler!!..Örnekteki bu fazladan 2000 m2 inşaat; şantiye servis yolları,şantiye binaları ve çevre düzenleme altyapıları için zorunludur..50 m2 bir zemine oturacak olan bungalow’un temel hafriyatında çalışabilmek için şev’li olarak açılması gereken alan: servis ve  tesisat uzantıları için  en az  120 m2 dir..yani siz 50 m2 lik bungalow için 170 m2  hafriyat ve tesviye yaparsınız.50 adet bungalow yaparsanız :8500 m2  zeminde inşaat faaliyeti:8,5 dönüm inşaat.!. sadece 50 adet 50 m2  zemin alanlı bungalow için.!.geçmiş olsun..Fakat bitmedi…!!
2-Yapıldıktan sonraki etkileri için sadece iki örnek yeterli olacaktır: 
birincisi; otopark ihtiyacı için gerekli olan alan düzenlemeleri ve gerekli drenaj ve tesisat kanalları bu alandaki orman yaşamının gerek duyduğu toprak üstü su,toz,spor,tohum,hayvan vd. hareketlenmelerini bloke edecek miktarlara ulaşacaktır.Tanzim edilen alan miktarı: otopark alanı içinde , en az 100 araç üzerinden 100x25(Araç işgal düz m2)+500m2 Servis yolu:3000 m2 dir.Yani 3 dönüm.Bu iyimser rakamlarla bile  zeminde toplam 11.5 dönüm gibi fiziki yapılaşma yapıyoruz anlamına gelse de,otopark zemin   blokajı alanda çok parçalı bir yayılma ile gerçekleştirileceği için etkilenen tahribat alanı en az 2 katına, yani 23-25 dönüm’e çıkacaktır.Her halükarda burada bir yapılaşma de fakto olarak SİT alanına taşacak bir etki alanına sahip olacaktır.Ormanın içinden bu büyüklükte bir parçayı çıkararak bu eksiltmeyi sürekli kılarsanız orman yaşamının çorabının kaçacağını ve yok edilmiş alan yüzölçümünün bir camda ilerleyen çatlak gibi genişleyeceğine de muhakkak gözüyle bakmanız gerekir.Çevre ekosistemler zincirinin tüm halkalarının  -Phaselis koyunda deniz  dahil- yapılaşmanın yol açtığı bu çorap kaçığından  telafi edilmez bir şekilde olumsuz etkilenmesi söz konusudur.Çünkü Phaselis Koyu denizden karaya ,karadan denize doğru her iki yönde çalışan EKOSİSTEMLERİN KARŞILAŞMA HATTI ve dolayısıyla olmazsa olmaz bir  YAŞAM EŞİĞİDİR.
Yapılaşma sonrası ikinci büyük etki örneğin çevredeki tabiat yapısının özellikle fauna ‘nın ,hayvan habitatının gece yaşamının- örneğin baykuşlar ve tilkilerin-  tümden müdahaleye  uğramasıdır.Saha ve otel veya bungalow aydınlatmaları çevrenin 'gündüz zamanını 12-15 saatten 21-22 hatta 24 saate çıkaracaktır.O zaman Baykuşların avlanma süresi 12 saatten 2-3 saate düşeceği için tüm baykuş topluluğu başka,daha uygun bir yaşam alanına göç etmek zorunda kalacak bu ise çevrede belli hayvan ve bitki türleri populasyonunun aşırı artışına , bir kısmının ise yok olmasına neden olacaktır.Dolayısıyla hayvan habitatındaki dönüşüm, bitki habitatlarının farklı bir kategoriye dönüşümüne sebep olacak ve her ikisi birleşerek orta vadede orman vasfının ortadan kalkmasına yol açacaktır.Bu sonuç yeni 2B arazisi üretimi demektir.Antalya bir lojistik merkez şehridir. Antalya’nın; merkezi bölgelere sahip olsa da ,şurası diyebileceğiniz bir merkeze Kaleiçi dahil hiçbir zaman sahip olamamasının mekansal koşulu budur.Gelişme sürecinde  turizm yerleşimleri mikro-merkezler olarak belirip mekansal olarak ta Antalya kent yapısını kendine bağımlı kılmıştır.Neo-Liberal vandalizm Antalya kenti periferisinde; otel,motel kampus yapılanmalarını arttırdıkça Antalya şehrinin fiziki büyümesini de öyle pompalamıştır ki Antalya Çevre Yolunda Antalya Şehrini 90 km hız yapan bir araçla  ile 1 saatte geçemeyecek denli ucubeleştirmiştir.Hepimiz biliyoruz ki Fettah Tamince’nin güç arzusu ile-salt para değil- yapacağı Phaselis Tesisleri  sadece Phaselis’e yapılmış olmayacaktır.Durum bu kadar vahim ve acımasız.. izninizle şimdi NEO_LİBERALİZMİN TRUVA ATI :TURİZM ve PHASELİS 1 deki alıntımı bir kez daha yapayım:
 Phaselis’e otel yaparak- - Truva atı turizm adına - örneğin herkese açık bölgelerin iktisadi kaynağı olarak-HES’ler- bir kez daha varlığını emiyorsunuz.Ta ki her yeri nesnelerle,yaşam aktiviteleri ile,binalarla,evcilleştirmelerle insanlaştırılmış kılana dek…AKP’nin misyonu budur…Dinsel olanı da kapsayan politik güç aslında ikincil güçtür..İktisadi güç te ikincildir... İktidarların birincil, asli  güç alanı; kapitalizmin ‘fetihçi’- potansiyelini  harekete geçirebilme-kinetik- gücü alanıdır. Politik ve iktisadi güç ; fetihçi, kinetik gücün lojistiğidir. Toplumsal hayatın insanlaştırılmış –kentleştirilmiş- yayılmasının yolunu açtığı  ve aşırılanmış iktisadi  değer yüklediği toplumsal hayatın rezerv-dokunulmaz alanlarını Neo-Liberalizm gücün maddi kaynakları haline getirir. Bunu sorgusuz sualsiz yapar.AKP yi Durduralım..Doğa ve sosyal hayatımız Phaselis'te yaşamsal tehdit altında.
                                                           sw                 imza: Kenan Güvenç
                                                                       -Üniversiter Mimar/Tasarımcı-
                                                                 ..Bunu da yazıyorum ki kendi iktidar ve erk alanımı birileri için düşünsel mana’da tehditkar hale getirebileyim.Yoksa umurumda değil.! Tilkiler.baykuşlar, çam kozalakları ve Phaselis taşlarının üzerindeki zamanın pası kurtulsun derdindeyim..

                 Phaselis tarihin ve tabiatın bir fikridir, Mülk edinilemez.!!                                                 
                                                                                                                                                 17.02.2014







[1] TMMOB Mimarlar Odası Antalya Büyükşehir Şubesi şimdiye dek çoktan Phaselis Dream’s mimari projelerini hazırlayanlar için işte bu nedenle Onur Kurulu soruşturması açması gerekirdi.Yapıp yapmadığını bilmiyorum.Yönetime bilgi için başvurup,durumu soracağım..